Çevrenizle yakın ilişkiler kurmakta zorlanıyor musunuz? Partneriniz size yakınlaşmaya çalıştıkça, kendinizi köşeye sıkıştırılmış mı hissediyorsunuz? Ya da partneriniz sizden ayrılmak istediğinde dünya başınıza mı yıkılıyor? Gelin o zaman siz büyürken gelişen bağlanma modelinize bakalım. Şimdiki hayat konumlanmanızı çok daha iyi anlayacaksınız.
İnsanlar arasındaki duygusal bağ kişilerin ilişki kurma ve bağlanma stilleri ile ilgilidir. Çocukluk çağında geliştirdiğimiz bağlanma biçimi eğer bir farkındalık oluşturmamış ve bu alanı doğru yönetmeyi öğrenmemişsek erişkinlik dönemimizdeki tüm ilişkilerimizi belirler.
Bağlanmanın Dört Özelliği
- Güvenli Ortam: Çocuğun korkması ya da kendini tehlikede hissetmesi durumunda bakım veren (genelde ebeveyn, sıklıkla anne) onu rahatlatır, sakinleştirir ve destekler. Çocuk bakım verenin olduğu ortamda kendini güvende hisseder.
- Güvenli Zemin: Bakım veren, çocuğun keşfetmesi, öğrenmesi, dünyayı tanıması için güvenli zemin oluşturur. Bu zeminde çocuk güvenle merak edebilir, yenilikleri keşfedebilir ve öğrenebilir.
- Yakınlığın Korunması: Çocuk, etrafını keşfederken kendini güvende hissetmek için bakım veren ile olan mesafesini korumaya, o kişiye yakın durmaya çalışır.
- Ayrılık Sıkıntısı: Çocuk, bakım verenden ayrıldığı zaman mutsuz, üzgün ve huysuz olur. Bakım verenden ayrılmamak için yoğun çaba gösterir.
Bir bebek bakım verenle yakınlığını sürdürebilmek için gerekli olan davranış repertuarıyla dünyaya gelir. Bağlanma davranışı da bu repertuarın dikkat çekici bir parçasıdır. Bebekler bakım verenin yakınına gelmesi için ağlar. Zamanla bakım vereni diğer kişilerden ayırmaya başlar. Bu ayırımla birlikte bağlanma davranışı başlar ve zamanla gelişir. Çocuğun kendilik algısı ile başkaları ile ilgili algısı geliştikçe bakım verenden uzaklaşmayı, daha uzun ve daha problemsiz ayrı kalmayı daha iyi tolere etmeye başlar. İşte bu kendilik ve başkaları tanımı bebeklikten itibaren bakım verenle ilişkisini ve erişkinlikte yakın ilişkilerindeki modeli temeller.
Kendilik, benlik modeli erişkinlikte kişinin kendini ne ölçüde sevilmeye layık gördüğünü ve özdeğerini belirler. Başkaları modeli ise, kişinin ilişkide olduğu kişileri ne ölçüde güvenilebilir ve sevilebilir olarak algıladığını belirler.
Haydi gelin bağlanma stillerine bir bakalım:
- Güvenli Bağlanma
Güvenli bağlanmada bakım veren hassas, sıcak, şefkatli ve sevecendir, çocuğun verdiği sinyalleri ve ihtiyaçlarını kavrar ve uygun tepkiler verir.
Güvenli bağlanma, kişinin empatik, bireysel ve sosyal sınırları doğru çizilmiş, anlamlı ilişkileri olan bir genç ve erişkin olmasını sağlar.
Güvenli bağlanan çocuklar erişkin olduklarında;
Sıcak, sevgi dolu duygusal ilişkiler içinde kendisini rahat hisseder.
Partnerine bağlanır, partnerinin de kendisine bağlanmasına izin verir. Partnerinin ihtiyaç duyması halinde yanında yer alır, yardım eder, destek verir.
Partnerinin özel alan ihtiyacını kendisini reddedilmiş ya da tehdit altında hissetmeden anlayışla karşılar. Hem yakın hem de bağımsız olabilir.
Güvenir, empatiktir, farklılıkları hoşgörü ile karşılar, affedicidir.
Duygu ve ihtiyaçlarını açık yüreklilikle dile getirir. Partnerinin ihtiyaçlarını fark eder, uygun bir şekilde ihtiyaçlara cevap verir.
Çatışmadan kaçmaz.
Duygularını iyi yönetir.
İlişkide sorunları hayatının odağına koymaz, dünyası başına yıkılmaz. Sorunlara sağlıklı çözümler üretebilir.
Geçmişteki kötü ilişki deneyimlerini, olumsuz duyguları hakkında içgörü sahibidir, çözüm oluşturabilir, affedebilir.
- Güvensiz Kaçınan Bağlanma
Güvensiz kaçınan bağlanma, kişinin eleştirel, rijit ve mesafeli bir genç ve yetişkin olmasına yol açar. Bu tarz kişiler esnek olmadıkları gibi yakın ilişkilere de açık değillerdir. Kimseye güvenmez.
Güvensiz kaçınan bağlanan çocuklar erişkin olduklarında;
İkili ilişkilerde duygusal olarak uzak ve reddedicidirler. Partnerleri ile mesafelidirler. Yakınlaşmak için büyük çaba gösteren bir partneri varsa, kişi duygularını, davranışlarını devre dışı bırakarak ilişkiden uzaklaşır.
İlişkideki fazla yakınlığı özgürlük kaybı olarak algılar. Özgürlüğü birlikteliğe tercih eder.
Partnerine bağlanmaz, partnerinin de kendisine dayanmasına, bağlanmasına izin vermez. Bağımsızlığı önceliğidir.
Entelektüel alanda sohbet eder. Duygular, hakkında konuşma konusunda rahat değildir.
Çatışmadan kaçınır, kaçınır, sonunda da patlar.
Soğuk, kontrollü, metindir.
Kendi kendisine yeter. Duygusal aralığı dardır. Yalnızlığı tercih eder.
Krizleri yönetmede çok iyidir. Duygusal değildir, sorumluluk alır. Sakin kalarak krizleri çözer.
Olur da çocuk sahibi olursa, duygusal olarak anne-babalığı hissedemez. İlgisizdir. Çocukla bağ kurmaz.
- Güvensiz Kaygılı Bağlanma
Güvensiz kaygılı bağlanma, kişinin kaygılı ve kendine güvenmeyen bir genç ve erişkin olmasına yol açar.
Ne yapacağını tahmin etmek kolay değildir.
Kontrolcüdür.
Çatışmada karşısındakini suçlar. Çatışılan konuda sorumluluk almaz.
Çevresi tarafından güvenilmez olarak tanımlanır.
Partneri ile ilişkisinde güvensizdir. Sürekli reddedilme ve terk edilme kaygısı içindedir. İlişkisi hayatının referans noktasıdır. Yaşamının tüm alanlarını ilişkisini referans alarak yaşar. Bağlanma ihtiyacını şiddetle hisseder.
Devamlı partnerine muhtaç hisseder kendisini.
İlişkisinin iyi gittiğine dair sürekli onay arar.
Partnerini korkutup kaçırtacak kadar partneri ile bütünleşmek ister.
Büyürken ailesinde yaşamış olduğu eskide kalmış, çözülmemiş problemlere takılır, bu problemlere üzülmeye ve konuşmaya devam eder. Bu yaklaşımı ilişkilerini ve algısını bozar.
Korku, acı, öfke ve reddedilme penceresinden bakar hayata, ikili ilişkisine.
Partnerinin davranışlarına ve ruh haline fazlasıyla duyarlıdır.
Partnerinin neredeyse tüm davranışlarını şahsi alır.
Fazlasıyla duygusaldır.
Tartışır, öfkeli ve denetleyicidir. Kavga çıkarmaya hazırdır.
Kişisel sınırları yeterince net çizilmemiştir.
İletişimi çözüme yönelik değildir.
Bir ilişkide olması gereken sorumluluklarının bilincinde değildir.
Başkalarını suçlar.
Saati saatine uymaz. Duygudurumu devamlı değişkenlik gösterir.
Çatışma yoluyla bağlanır partnerine.
Ortalığı karıştırmaya meyillidir.
- Düzensiz, Dağınık Bağlanma
Düzensiz, dağınık bağlanma, kişinin yüksek kaygı seviyesinde, duyarsız, karmaşık ve kolay patlayabilen bir genç ve erişkin olmasına yol açar. Bu kişiler ilişkilerinde partnerlerine kötü ve hoyrat davranırlar. Aslında birçok alanda yardıma ihtiyaçları olmasına rağmen kimseye güvenmezler.
Karışık bir zihne ve duygulara sahiptir. Önc
eden yaşamış olduğu travmalarının etkileri devam etmektir. Geçmişte yaşanmış olan kayıpların yasları halen sürmektedir.
İlişkilerinde duygusal yakınlığa tahammül edemez.
Tartışmacı, öfkeli, duygularını dengeleyemeyen, reddedici ve işlevsizdir ilişkilerinde. Geçmiş yaşanmışlıkların oluşmuş kalıpları ile kurar ilişkilerini.
İkili ilişkilerde duygusal yakınlaşmayı tolere edemez. Duygularını dengeleme konusunda başarısızdır, öfkeli ve münakaşacıdır. Geçmişte kırıcı, duyarsız, partnerine kötü davranan kalıpları şimdiki ilişkisine de uygular.
Sürekli istemsiz bir biçimde kendini gösteren korkutucu ve travmatik anılar şimdiki ilişkisinin dinamiğini belirler.
Acıdan kaçınmak için devamlı hayatla arasına mesafe koymaya çabalar.
Empatik değildir. Geçmiş deneyimlerden öğrenmez.
Saldırgan, suçlayıcı ve cezalandırıcıdır.
Genellikle narsist yatkınlığı vardır.
Madde kullanımı ve suça işlemeye yatkın bireyler genellikle bu tarz bir bağlanma yapısından gelen kişiler arasından çıkar.
Bu tür bağlanan bireylerin kendi çocuklarını suiistimal etme oranı %30’lardadır.
Erişkinlik dönemimizde yaşadığınız ikili ilişkiler elbette ki çocukluk bağlanma modelimizin birebir yansıması değildir. Ancak bakım verenle oluşturduğumuz ilk bağlanma deneyimimizin ilişkilerimizin gelişiminde rol oynadığı bir gerçek. Bu nedenle bağlanmanın biçimimizin rolünü daha iyi anlayarak, yaşamımızdaki en erken bağlanmanın erişkin ilişkilerimizi nasıl etkileyebileceğiniz daha iyi kavrarız.
Ergenlik ve ilk erişkinlik döneminde (ortalama 11-25 yaşları arası) herkes bağlanma stilini kalıcı kılmak ya da yeniden yapılandırmak için ikinci bir şans elde eder. Bu dönemde kişi ilişki haritasını yeniden çizebilir, bağlanma güvenliği geliştirebilir. Bağlanma güvenliği, herhangi bir sıkıntı yaşandığında kişinin kendisi için önemli olan biri ya da birilerinde sükûnet, huzur arama, rahatladığında, huzurlu hissettiğinde de çevresini keşfedip yeni öğrenimler edinme, yeni deneyimler oluşturma becerisini ifade eder.
Bağlanma biçimleri nesilden nesile taşınır. Çocuklar bağlanma biçimini bakım verenleri ile ilişkilerinden öğrenir ve kendi çocuklarına aktarırlar. Bağlanma biçiminiz hem partnerinizle hem de çocuğunuzla ilişkinizi etkileyecektir.
Hani hep söylüyorum ya, hayat elimize bir hamur verir, unu, suyu, tuzu farklı. Bazısı kolay yoğrulur bazısı zor. Ama neticede ortaya çıkan şekil sizin eserinizdir.
Şunu hiç aklınızdan çıkartmayın, geçmişten getirdiğiniz olumsuzluklar kaderiniz değildir. Kurban rolüne bürünmeyin, hayatınızın kontrolünü elinize alın. Hayatınızı elinizden geldiğince güzel yaşayın. Bu hayat sizin.
Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
8 Ekim 2019