Bölüm 1 – Drama Üçgeni

İnsan doğal olarak uyum arar, çatışmalardan kaçmak ister. Ancak malum gerçek hayat pek de öyle işlemiyor. İnsanın olduğu yerde çatışma kaçınılmaz şekilde gelişir.

Bir çatışma sırasındaki genel davranış biçimimizi tanımlayan bir terimdir “Drama Üçgeni”. Kişinin stresli, duygusal ya da çatışmalı durumlarda üstlendiği ve aralarında geçiş yapabileceği rolleri tanımlamak için Steven Karpman tarafından 1960’larda oluşturulmuş bir modeldir.

Üç temel rolden bahseder Karpman: kurban, kurtarıcı ve yargılayıcı.

1. Kurban

Kurban rolünün tipik duruşu: “Zavallı Ben”dir.
Kurban kendisini mağdur, ezilmiş, çaresiz, umutsuz, güçsüz, utanç içinde hisseder. Karar veremez, sorunları çözemez, hayattan zevk almaz, içgörü oluşturamaz. Kurban mağdur olacak herhangi bir duruma maruz kalmazsa, kendisini mağdur edecek bir Yargılayıcı ve sonrasında da bu olumsuz duygularını, mağduriyetini devam ettirecek bir Kurtarıcı arar ve bulur.
Kurban rolünde aslında kişi arzu ettiği, ihtiyaç duyduğu ilgiye kavuşur, yaptığının ya da yapmadığının sorumluluğunu almaz, sonuçlarını üstlenmek zorunda kalmaz. Kurban mağdurdur, haksızlığa uğramıştır. Hep başkaları hatalıdır. Başkalarının üzerine gelmesi, haksızlık yapması, anlayışsız davranması şikâyet edip mağdur olmasına yol açar. Kurbanın mutlak yardıma ihtiyacı vardır.

2. Kurtarıcı

Kurtarıcı rolünün tipik duruşu ise: “Yardım etmeme izin verin”dir.
Kurtarıcı, kurtarmazsa, yardım etmezse kendilerini kötü hisseder. Bu yardım etmenin, kurtarmanın sıkıntılı bir yan etkisi vardır; kurbanı bağımlı kılar. Kurbanın başarısız olmasına, seçimlerinin sonuçlarını yaşamasına izin vermez Kurtarıcı. Böylelikle odağını Kurbanlara yönlendirerek kaygılarını, sorunlarının üstünü örter. Kurbanın sıkıntıları ve ihtiyaçları Kurtarıcının kendi sorunlarından kaçması için harika bir imkandır.
Kurbanın yardım çağrısı Kurtarıcıya ulaşır ulaşmaz Kurtarıcı devreye girer. Yardım eder, düzeltir, uzlaştırır. Bunları yaparken kendine bir kere daha ne kadar iyi, önemli, aranılan olduğunu kanıtlar.
Kurtarıcı bu üçgendeki en onurlu roldedir elbette. Kendisini de öyle algılar, dikkati dışarıya yöneliktir. Kurtarıcı da kendi ihtiyaçlarının farkına varmak yerine, diğerlerinin refahı için çaba gösterir. Bu rolü oynarken çoğu zaman kendini tüketirler ve bu yüce çabalarını hiç kimse yeterince görmediği için de bir boşluk duygusu ile baş başa kalır. İşte tam da bu anda Kurbana dönüşür Kurtarıcı. Kimse ne kadar çaba gösterdiğinin, fedakarlıkta bulunduğunun farkında değildir.

3. Yargılayıcı

Yargılayıcı rolünün tipik duruşu ise: “Hepsi senin suçun.”dur
Yargılayıcı kontrolcü, suçlayan, eleştiren, baskıcı, öfkeli, otoriter, katıdır, kendini üstün görür.
Bu üçgendeki güçlü taraf gibi görünür.
Kurbanı bulur, yakınlarda yoksa birini seçer ve kurban haline getirir.
İşler istediği gibi gitmezse öfkelenir.

Aslında Yargılayıcının öfkesi korku, utanç ve yetersizliğin, güçsüzlüğün dışavurumudur ve büyürken sıklıkla kurban rolünde olduğunun göstergesidir.

Genellikle bu üç temel rolden birine daha yakın hisseder kişi kendisini, ancak şu bir gerçek ki aslında farklı koşullarda bu üç rol arasında gidip gelir bu üçgenin katılımcıları.

Aslına bakarsanız drama üçgeninde kişi hangi rolü taşırsa taşısın kısa vadede hep bir “kazanımı” vardır.

Kimi ilgi alır, kimi ihtiyaç duyulmanın hazzını yaşar, kimisi de gücünün keyfini çıkartır.

Birisi o ya da bu sebeple Kurban ya da Kurtarıcı rolünü üstlendiğinde bir drama üçgeni oluşur. Kurban ya da Kurtarıcı rolünü üstlendiğinde diğerleri de devreye girer. Kişi genel olarak ailesinden alıştığı, öğrendiği role bürünür. Roller gerekli olduğunda değişir. Bu durum döngüsü kişilerin genellikle farkında olmadan psikolojik ihtiyaçlarını karşıladığı için farkındalık oluşmadığı müddetçe sürer gider.

Kendinizi bu drama üçgeninden kurtarmanın ilk adımı durumun farkına varmaktır. Farkındalık oluştuktan sonra paterninizi tetikleyen çatışmayı ve bu çatışmayı temelleyen geçmişten gelen kalıplarınızı tanımlamaktır.

Sıklıkla hangi rolü üstlendiğinize bakın. Çocukken hangi rolde olduğunuzu hatırlayın. Diğer aile üyelerinizin hangi rolleri üstlendiğine, hatta belki bugün bile hangi rolü devam ettirdiklerine bakın.

Kendinize dönün. Kendinizle yüzleşin. Yetersizliklerinizin farkına varın, nerelerden temellendiğini ve nelerin tetiklediğini görün. Kendiniz olun.

Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
9 Aralık 2020