Korkunç şeyler yaşandı, yaşanmaya devam ediyor. Birçoğumuz ailemizi, çok yakınlarımızı kaybettik. Evet, doğal afet. Afete yapılacak bir şey yok. Ama insan eliyle afet bölgesinde yaşamla ilgili yapılabilecek çok şey varken, yapmadık. İnsan eliyle yaptığımız inşaatlar mezar oldu. Durmadılar, doymadılar, sonuç bu oldu.
Deprem, insan hayatını derinden etkileyen ve uzun süre silinmeyecek izler bırakabilen, psikolojik etkileri sebebiyle de ciddiye alınması gereken bir doğal afettir. Felaketleri önleyemememiz veya öncesinde haber alacak bilimsel bir teknolojiye sahip olamamamız bizi bazı savunma mekanizmaları oluşturmaya iter.
Böylesine dehşet verici yaşanmışlıkların neden olduğu stres, hormon seviyelerini, uykuyu, uzun vadede hipertansiyonu, kardiyovasküler şikayetleri geliştirebilir.
Böylesine bir yaşanmışlıktan sonra dışavurumlardan birisi de Kaygı Bozukluğu’dur.
Yaşamsal tehdit şimdilik ortadan kalmış olsa da geride şiddetli korku ve kontrol kaybı duygusunu bıraktı. Bu özellikle kontrolü kaybetme duygusu, kişinin kaygılarını besleyerek Kaygı Bozukluğu semptomları göstermesine neden oldu.
İnsanlar depreme yataklarında yakalandıkları için, sadece depremi birebir yaşayanlar değil, İkincil Travma Bozukluğu yaşayanların da çoğu yatağında yatamıyor, yaşadıkları kaygı aynı zamanda uykusuzluğu da beraberinde getiriyor. İnsanlar binalara girmekten çekinir oldular. Birçok gün içinde yaptığımız sıradan davranışlar, bizi düşündürür oldu.
Siz de kendinizi huzursuz, zede almış, gergin hissediyor, aşırı hareketlilik, uyku problemleri yaşıyor, çabuk yoruluyor, odaklanmakta zorlanıyor, zihninizi bomboş hissediyor, kolay sinirleniyor, endişe duygunuzu kontrol edemiyorsanız profesyonel destek almadan önce şu adımları deneyin:
1. Mümkün olduğunca eski rutininize dönün. Bu imkân dahilinde değilse, kendinize yeni bir rutin oluşturun.
1. Belirli bir saatte yatın. Uykunuzu düzene sokmak, kaygınızı yönetmek için önemlidir. Düzenli bir uyku için hep aynı saatte yatmanız size iyi gelecektir.
2. Belirli saatlerde yiyin yemeğinizi, mümkünse masada oturarak.
3. Sakinleşmeye çalışın. Huzurlu ve sakin bir yer bulun, orada nefesinize odaklanın, gözlerinizi kapatın ve kendinizi en iyi, en huzurlu hissettiğiniz yerde hayal ederek kendinizi kaygılarınızı aşağıya çekebilirsiniz.
4. Stresinizi yönetin. Yürüyüş, yoga, meditasyon gibi yöntemler ile stresinizi yönetebilirsiniz.
5. Sosyal bağlarınızı sürdürün. Aileniz, arkadaşlarınız, komşularınız bu dönemde en büyük destekleriniz.
6. Hayatı kontrol etmenin mümkün olmadığını anlatın kendinize. Üstünüze düşenleri yapıp gerisini hayatın akışına bırakmayı öğretin kendinize.
Tüm bunlar kaygılarınızı yeterince azaltmıyorsa, profesyonel bir destek almanın zamanı gelmiş demektir.
Kaygı, gerginlik duyguları, endişe düşünceleri ve artan kan basıncı gibi fiziksel değişikliklerle karakterizedir. Kaygı Bozukluğu yaşayan kişilerin genellikle tekrar eden müdahaleci düşünceleri veya endişeleri vardır.
Kaygı korku ile aynı değildir. Korku sağlıklı bir duygudur, çoğu zaman bizi korur, hayatta kalmamızı sağlar. Korku, gerçekte var olan bir tehlike karşısında hissedilen sağlıklı bir duygudur. Kaygı ise, henüz oluşmamış, oluşması kesin olmayan bir tehdide odaklanan geleceğe yönelik, uzun etkili bir yanıt olarak kabul edilirken, korku açıkça tanımlanabilir spesifik bir tehdide uygun, şimdiki ve kısa vadeli bir yanıttır. Kaygı Bozukluğu’nda kişi, gerçekte var olmamış bir durum ile ilgili kurgu yaparak, hayatı zora koşar.
Oluşmamış durumlar için hayatınızı zora koşmayın. Siz siz olun, ana odaklanın.
Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
26 Şubat 2023