Bir insanın hayatındaki en önemli karardır eş seçimi. Seçeceğiniz eş, nasıl bir hayat yaşayacağınızı, nasıl bir sosyal çevre içinde olacağınızı, iş hayatınızda nasıl bir destek alacağınızı, çocuklarınızın sadece genetik olarak değil, rol model olarak da nasıl birisini modelleyeceğini belirleyecektir.
“Evlilik, bir kadın ve bir erkeğin kanunlar önünde kanunların uygun gördüğü biçimde, bir akit çerçevesinde oluşturduğu birlikteliktir.” diyor tanım evlilik için.
Gerçekten evlilik bu cümledeki tanımdan mı ibarettir? Evet, doğru, evlilik, birbirini seven iki kişinin ilişkilerini, resmi ve kalıcı kılmalarıdır da bu resmi kılma aynı zamanda evliliği kalıcı da kılar mı? Kendinizi ve sevdiğinizi gerçekçi bir değerlendirme ile tanımak, ilişkinizi doğru temeller üzerine oturtarak geliştirmektir evliliğinizi kalıcı kılacak olan, kâğıda attığınız imza değil.
Bizim gibi kültürlerde erkeklere değil, ama kadınlara büyürken genelde evliliğin, düğünün hedef olduğu öğretilir. Masallarda prens kızı bir şekilde zorluklardan kurtarır, sonra muhteşem bir düğünle evlenirler, kız prensesler gibi bir gelin olur ve gökten üç elma düşer. Ama gerçek hayatta o elmalar kimlerin kafasına düşer, bakmak lazım. J Masal, düğün ile sona erer, gerçek hayat ise düğünün ertesi sabahı başlar. İşte bu ertesi sabah başlayan gerçek hayatın hayal kırıklıkları ile dolup evliliğin tüm taraflarını mutsuz etmemesi için evliliğin gerçekte ne olduğunu, kim olduğunuzu, eş olarak seçtiğiniz kişinin gerçekte kim olduğunu, seçim sebeplerinizi ve evliliğin kurallarını iyi tanıyıp iyi uygulamalısınız. Malum evlilik kurulan hayallerden oluşmuyor. Evlilik son derece gerçek bir durum.
Her ne kadar kadın erkek birlikteliği ilk insansılara kadar uzansa da resmi nikâh diye adlandırdığımız evliliğin kayıt altına alınması 18.yüzyılda başlamıştır. Bu tarihten itibaren batıda evlenme akitlerinin gerçekleştirilme yetkisi belediyelere bırakılmış ve dini kurumlardan resmî kurumlara aktarılmıştır.
Türk topluluklarında evlilik zaman içinde boyların, obaların, yaşam kurallarına, ahlak anlayışlarına, gelenek ve göreneklerine ve yaşanan ortamın kültür farklılıklarına göre bazı farklılıklar gösteren törenlerle gerçekleşmiştir.
Orta Asya Türklerinde, bilinen en eski evlenme törenleri, toplumun bağlı olduğu dini inançlara göre yapılırdı. Boyun, obanın dini önderi olan kam veya şaman, evlilik kurumunun gerçekleşmesi için çiftleri törenle birleştirir, bölgenin durumuna göre ev veya çadır sahibi yapardı. “Evlenmek” ifadesinin kökeni de buradan gelir.
Günümüz evliliklerine baktığımızda halen birçok evlilik evden kurtulmak, kendine ait bir ev, evdeki şiddetten, baskıdan kaçmak, daha özgür olmak, anne-babaya hesap vermemek, ailenin, toplumun baskılarından kurtulmak, çocuk sahibi olmak, serbestçe, toplumunca kabul görür biçimde cinsellik yaşamak için, çevredeki yaşıtların hemen hepsinin evlenmiş olması nedeniyle evlenildiğini görüyoruz. Aslında her sabah uyandığınızda yeniden o kişi ile evlenmek isteyeceğiniz kişi ile evlenmeyi seçmiş olmak doğrusudur.
Peki, siz neden evlendiniz / evleniyorsunuz? Kaçınız gerçekten sevdiğiniz için evlendiniz / evleniyorsunuz? Haydi, kendinize dürüst olun.
Umarım hepimizin cevabı “Sevdiğim için evlendim / evleniyorum” olmuştur.
Eğer cevabınız bu yönde ise, bir bakalım; evliliğin diğer şartları oluşmuş mu?
- Her ikiniz de bireyleşme sürecini tamamladınız mı? Her ikiniz de öğrenimlerinizi tamamladınız mı? Her ikiniz de toplumda şahsınız adına sosyal ve ekonomik konuma sahip misiniz?
Özellikle ülkemizde gençlerin evlilik öncesi birbirini tanıma süreçleri aile / toplum tarafından desteklenmediği için, gençler çok erken yaşta ve hızla evliliğe adım atıyorlar. Hayatın malum etapları var; bebeklik, çocukluk, ergenlik, erişkinlik, vb. Bizim kültürümüzde ergenlik 20-21 yaşlarında sonlanıyor genel olarak. Sonrasında da evet, artık erişkin oluyoruz, ama ilk erişkinlik dönemi diye adlandırdığım ergenlikten sonra başlayan ve 27-28 yaşlarına kadar devam eden bu bireyleşme sürecini sıklıkla atlıyor ve direkt erişkinliğe geçmek istiyoruz. Kişinin nasıl bir birey olduğunu, yaşamda nerede ve nasıl konumlanacağını deneme yanılma yolu ile deneyimlemeden, kendine ait bir ev ve hayatın sorumluluğunu almadan evliliğe adım atması, kendisine ait yaşam alanlarını tanımlama imkânı olmadan, yani ben olmadan, eş ve sonrasında da ebeveyn olması merdivenin bir kısmında beş basamağı birden atlamaya çalışmak gibi bir etki oluşturur. Atladığınızı zannetseniz bile, bu beş basamağı atladıktan sonra bastığınız basamakta dengenizi nasıl düzgün sağlayamayıp geri düşüyorsanız, erken yaşlarda, bireyleşme sürecini tamamlamadan yaptığınız evlilikler de başlarda stabil görünse bile, bir süre sonra sarsılmaya başlar.
Bu ilk erişkinlik sürecinde bireyleşmenin önemli adımları önce öğrenimleri tamamlamak, sonrasında da gerçek yaşamın içine girerek çalışma hayatı ile tanışmak ve para kazanamaya başlamaktır. Ekonomik olarak bireyleşme kazandığınız para ile yaşayabilmektir. Öncesinde ailenizin desteği olmadan kazandığınız para ile bütçe yapmayı ve bu bütçe içinde kalarak gerek evinizin ihtiyaçlarını gerek şahsi ihtiyaçlarınızı karşılamayı gerekse sosyal yaşamınızı sürdürmeyi öğrenmiş olmalısınız.
- Her ikiniz de kendinizin, eşinizin ve olursa, çocuğunuzun sorumluluğunu taşımaya hazır ve istekli misiniz?
Yaşamda bireyleşme sürecini tamamlayıp evlenmeyi seçmiş / seçiyorsanız, artık sadece kendinizin değil, bir birliktelik içinde eşinizin de sorumluluğunu taşımaya hazır olmalısınız. Evlilik, sevgililik sürecinden çok farklı bir birliktelik biçimidir. Sevgililikte sadece iki kişi bir ilişki içindeyken, evlilik ile aileler ve sosyal çevre de bu birlikteliğin bir parçası haline gelir. Evliliğe karar verirken tüm bu ilişkiler bütünü içinde var olabileceğinize karar vermiş olmalısınız.
Evliliğin belirli bir döneminden sonra çiftlerin neredeyse tamamına yakını çocuk sahibi olmak ister. Bireyleşme sürecinden sonra, eş olmaktan keyif alıyor, eş olmanın gereklerini yerine getirebildiğinizi görüyorsanız çocuk sahibi olmayı düşünebilirsiniz. Çocuk yaşamdaki en muhteşem hediyedir. O hediyeye gerçekten hazır olduğunuzu gördüğünüzde yaşayın o hediyeyi. Kendiniz erişkinleşmeden bir çocuğun sorumluluğunu almamalısınız.
- Bir ilişkinin nasıl yönetileceği hakkında bilgi sahibi misiniz?
Evlilik ilişkisinin bir dengeler bütünü olduğunu unutmayın. Tabii ki bu denge “tuzluğu ben getirdim, biberliği de sen getir” seviyesinde değildir. J Önemli olan toplamda belirli dengelerin kurulmasıdır.
- Kendinizin ve partnerinizin kuvvetli ve zayıf taraflarını biliyor musunuz? Bunları hoşgörü ile karşılayıp dengeleyebiliyor musunuz?
Hiç kimse sadece doğru, güzel, olumlu ve güçten oluşmaz. Herkesin yanlış, güzel olmayan, olumsuz ve zayıf tarafları vardır. Önce kendinize bakın; bu negatif taraflarınızla ne kadar barışıksınız? Bu alanlarla ilgili yumuşak karnınız var mı? Varsa, barışın onlarla. Biz insanız. Mükemmel olmak diye bir seçeneğimiz yok.
Sonrasında da partnerinize bakın. O negatif yönleri ile barışmış mı? Onlarla baş edebiliyor mu?
Evlilik hangi tarafın diğerinden daha iyi olduğunun değerlendirildiği ve bir kazanın olduğu zorlu bir yarış değildir. Kazanırsa, her iki taraf da kazanır; kaybederse yine her iki taraf kaybeder. Evliliği sakın bir yarışa çevirmeyin. Birbirinizin canını acıtarak yaş aldıkça hayat arkadaşı olmayı beklendiğiniz bir ilişkiyi oluşturamazsınız.
- Ailenizle ve eşinizin ailesi ile ilişkilerinizi nasıl düzenleyeceğiniz hakkında gerçekten fikriniz var mı?
Yukarıda da konuşmuştuk ya, evlilik sadece iki kişinin bir evi, bir hayatı paylaşmasından ibaret değildir diye. Evet, bazen sadece iki kişi baş başa bir hayat yaşamayı hayal etse de evlilik hazırlıklarıyla bunun pek de mümkün olmadığı ile tanışırlar. Evlilikte sadece eşiniz ile kendi ailenizin değil, eşinizin ailesi ile kendi ilişkinizi dengelemeniz düzenlemeniz kaçınılmazdır. Bunun yanısıra herkes kendi ailesi ile eşi arasındaki ilişkiyi de doğru tanımlamalı ve düzenlemelidir. Birçok evliliğin ailelerin müdahaleleri ve çiftlerin aileleri ile eşleri arasındaki dengeyi doğru oluşturamaması yüzünden ciddi zedeler aldığı bir gerçektir.
Sevgi bir evlilik için elbette ki gerek şart, ama yeter şart değildir. Sadece sevdiğimiz için evlenmeye karar verirsek, hayal kırıklığı yaşamama ihtimalimiz neredeyse sıfıra yakındır. Evlenmeye karar verirken, sevginizin yanısıra mutlaka bakın bakalım, evliliğin şartları oluşmuş mu? Sadece kendiniz için de değil, müstakbel eşiniz için de bakın. Eğer şartlar her ikiniz için de olgunlaşmamışsa, bu olgunlaşmamış şartlara siz ne kadar gözlerinizi kapatırsanız kapatın, en geç evlendikten kısa bir süre bu olgunlaşmamış şartlar sevginizi erozyona uğratmaya başlayacaktır.
Evlenmek için acele etmeyin. Unutmayın, bu hayatınızdaki en önemli seçim.
Hepinizin seçimlerinin doğru ve yerinde olmasını, hepimizin tadı damağımızda güzel izler oluşturan bir evliliğinin olması dileğiyle,
Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
3 Aralık 2019