Kendini Gerçekleştiren Kehanet, kişinin olacağına ya da olmayacağına inandıklarının gerçekleşmesidir kısaca.
Düşüncelerin ve beklentilerin davranışlar üzerindeki etkisi çok güçlüdür. Gerçekle ilgili yanlış bir varsayım, kişinin yaşadıklarını ve davranışlarını bu yanlış varsayımın gerçekleşmesi yönünde değiştirir. Kişi kendisi ya da durum ile ilgili inancını bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde eylemlere dönüştürür.
Doğru olduğunu varsaydığınız bir tahmin, tutum ve davranışları o kadar etkiler ki, tahmin gerçeğe dönüşür. Kehanet varsayımlarının doğru ya da yanlış olması değildir önemli olan, sizin geliştirdiğiniz inançtır belirleyici olan.
Kendini gerçekleştiren kehanette sadece kişinin kendisi ile ilgili değil, başka bir kişi veya durum ile ilgili beklentileri de eninde sonunda o kişi ya da durumun bireyin beklentilerini doğrulayacak şekilde davranması, gelişmesi ile sonuçlanır.
Kendini gerçekleştiren kehanetler, gruplar arası ilişkileri anlamak açısından da önemlidir. İnanılan koşullarda, hatalı sosyal kalıp yargılar kendilerini gerçekleştirirler. KGKler yalnızca kalıp yargıları değil, bu kalıp yargılara yol açan grup farklılıklarının ve eşitsizliklerinin de korunmasına katkıda bulunur.
Kendinizle ya da durum ile ilgili tahminlerinizin gerçekleşeceğine ikna olduğunuzda, farkında olmadan geliştirdiğiniz inançlarınızın ve beklentilerinizin sonuçlar üzerindeki etkisi şaşırtıcıdır.
KGK’in en net örneği plasebo ektisidir. Plasebo etkisi herhangi bir farmakolojik etkisi olmadığı halde kullanılan bir ilacın, kullanma nedeni olan hastalığa ya da rahatsızlığa iyi gelmesi olarak tanımlanır. Plasebo kelimesi Latincede \”Hoşnut edeceğim\” anlamına gelmektedir. Bu etki de ilacın, rahatsızlığın farmakolojik tedavisiyle bir ilgisi olmamasına rağmen rahatsızlığı iyileştirici nitelikte olumlu etkiye sahip olduğu görülmektedir.
Kendini Gerçekleştiren Kehanet iki şekilde de gerçekleşir; Kendinizi beklentileriniz doğrultusunda etkilediğiniz kehanetler ve başkalarına dayatılan ve başkalarının beklentilerinin davranışlarınızı etkilediği kehanetler. İnandıklarınız kehanete dönüşebilir. Kehanetler dairesel bir döngüde ortaya çıkabilir. Olumlu ya da olumsuz olabilir.
Örneğin bir işi başarma ile ilgili becerilerinden sürekli şüphe eden bir kişi, farkına varmadan kendini, durumu sabote edebilir. İşteki başarısının vasat olduğundan emin olduğu için, o işe yeterli zamanı ve çabayı harcamaktan kaçınır ya da tamamen vazgeçer. Bu da kişinin işini daha da az yetkin bir biçimde yapmasına hizmet eden, daha fazla kendisinden şüphe duymaya ve hatta daha düşük benlik saygısına yol açan uygulama ve deneyim eksikliği ile sonuçlanır.
Kişiler arası KGKler gerçekleşirken bir döngü oluşur.:
1. Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz başkalarına karşı davranışlarınızı etkiler.
2. Başkalarına karşı oluşturduğunuz davranışlar başkalarının sizin hakkınızdaki düşüncelerini etkiler.
3. Başkalarının sizin hakkınızdaki düşünceleri başkalarının size karşı nasıl davranacaklarını belirler.
4. Başkalarının size karşı nasıl davrandıkları da kendiniz hakkındaki düşüncelerinizi besler.
Bu döngünün birçok örneği üzerine konuşabiliriz, ama herhalde en ünlü olanı Rosenthal’ın Pygmalion Etkisi Çalışması’dır.
1. Bazı öğretmenlerin bazı öğrenciler hakkında önyargı ile geliştirdikleri fikirleri olabilir – bazı öğrencilerinin doğuştan yetenekli ve gelecek vaat eden öğrenciler olduğuna inanırken, bazı öğrencilerinin de çevresel faktörler nedeniyle sorun çıkaran, kapasite olarak yetersiz olduğunu düşünebilirler.
2. Bu fikirde olan bir öğretmen istemeden de olsa “umut vadeden” öğrencilere inançlarına, beklentilerine uygun bir şekilde davranarak onlara daha anlayışlı, daha destekleyici, cesaretlendirici yaklaşırken, “sorun çıkaran, kapasiteleri yetersiz” öğrencileri daha çok çaba harcamaya yüreklendirmek yerine, vakitlerini boş ve gereksiz işlerle geçirmelerine göz yumarlar.
3. Zamanla öğrenciler de kendilerini öğretmenlerinin gördüğü şekilde görmeye başlar ve öğretmenlerinin gelecek vaat ettiğine inandığı ve öyle davrandığı öğrenciler kendilerini başarılı, yetenekli, güvende ve motive hissederlerken, sorunlu öğrenciler kendilerinin yeterince zeki hissetmeyecek, yapabileceklerine, başarılı olabileceklerine inanmayacaklardır.
4. Her iki gruptaki öğrenciler kendileri ile ilgili inançlara uygun davranacak, öğretmenlerinin başlangıçta onlar hakkındaki ilk inançlarını gerçekleştireceklerdir.
Bu çok tipik çalışmada da görüldüğü gibi olumlu inançlar nasıl etkiliyse, olumsuz inançlar da aynı şekilde etkilidir.
KGK’in bu döngüsel doğası depresyon ve kaygı bozukluğunun gelişmesinde ve derinleşmesinde de rol oynayabilir. Kaygı bozukluğu yaşayan bir kişi, güvende olmadığına, her şeyin kaygı verici olduğuna ve duygusal olarak çok kırılgan, fazla hassas olduğuna inanır. Bu inançları kişinin daha da kaygılı olmasına yol açar. Depresyonda olan bir kişi de kendisinin değersiz, sevilmeye layık olmayan, beceriksiz olduğuna inanır ve bu inanç kişiyi daha da aşağıya çeker.
İnançlara güçlü bir şekilde sarılmak ve bunları somutlaştırmak, davranışları ve başkalarıyla etkileşimleri doğrudan etkileyebilir. Kendisini fazlasıyla duygusal bulan birisi, ihtiyaçlarını dile getirmekten, duygularını ifade etmekten imtina edebilir. Sosyal çevrelerinden uzak durmaya çalıştıklarında ise kendilerini yoğun duygusal tepkiler verdikleri, başkaları tarafında fazla tepkisel ya da duygusal bulundukları ve derinlikli bağlanmanın yoksun olduğu ilişkiler içinde bulabilirler. Sevilmeyeceklerine olan inançları tüm sosyal ilişkilerini etkiler, arkadaşlarının kendisinden hoşlanmayacağından öylesine emin olurlar ki, kehanet gerçekleşir ve bu kişiler gittikçe yalnızlaşırlar.
İnançlar bulaşıcıdır, düşüncelere dönüşürler. Olumluları da bulaşır, olumsuzları da. Hedefimiz tabii ki olumlu inançlar, olumlu düşünceler ve olumlu bulaşmalardır.😉
Kendiniz, başkaları ya da durumlara olan olumsuz inançlar Kendini Gerçekleştiren Kehanetler’e dönüşür. Kendinizi hayatınızın berbat olduğuna inandırırsanız, bir süre sonra başarılı olur ve gerçekten de berbat bir hayat yaşarken bulursunuz kendinizi.
Peki, kendinizi bu olumsuz kehanetleri oluşturmaktan nasıl kurtarırsınız?
1. İlk hedef farkındalıktır. Kendinizi nasıl tanımladığınızın ve kendinizle ilgili oluşturduğunuz inançların farkına varın.
Gerçekleşmesinden korktuğunuz kehaneti net bir biçimde isimlendirin.
Özdeğer ve reddedilme ile ilgili olarak “Ben sevilmeye değer değilim. İnsanlar bu nedenle bana kötü davranıyor ve devamlı reddediliyorum.” örneği tanıdık gelmiştir.
2. Duygularınızın farkına varın ve isimlendirin.
3. Yanlış ve olumsuz inançlarınızın farkına varıp bu konulardaki olumlu inançları oluşturun.
a. Bu inancınızda zayıf bir nokta bulana kadar inancınızı sorgulayın: “Sevilmeye değer olmadığımdan kesin emin miyim? Bugüne kadar beni seven, bana sıcak, dostça, sevgi ve ilgi ile yaklaşan hiç mi kimse olmadı?”
b. Olumsuz inançların korku ve kendini koruma ihtiyacından geldiğini ve de aslında hiç de doğru olmadığını görün ve kabul edin. Çok insanı bir kendini koruma güdüsü, çok da yaygındır, ama hiçbir işe yaramaz
c. Olumsuz inançlarınızı olumlu inançlarla değiştirin. Örneğin
• Herkes saygı görmeyi hakkeder.
• Ben de diğer insanlar gibi insanlığın, hayatın bir parçasıyım.
• Bu hayat bana verildi ve benim hayatım da diğer tüm insanlarınki gibi çok değerli.
• Beni yakınlarımın sevdiği gibi diğer insanlarda sevebilir
• Bu hayat sevgi ve saygıyla güzeldir.
• Sevgi ve ilgi aldıkça, çevrendekilere de cömertçe sevgi ve ilgi verebilirim.
• Sevgi ve ilgiyi paylaşmak çok keyifli bir durumdur.
d. Bu oluşturduğunuz yeni olumlu cümleleri olumlama olarak kullanın. Mümkün olduğunca sık tekrarlayın bu olumlamaları, kafanızda canlandırın.
4. Davranış kalıplarınızı tanımlayın.
5. Dilinizi farklılaştırın. Kesin ve olumsuz ifadeler kullanmaktan vazgeçin.
6. Olumlu inançları geliştirmek için durumları imajine edin.
7. Olumlu düşüncelerinizi doğrulayabileceğiniz ortamlara girin. Benzer sıkıntılar yaşayan insanların oluşturduğu gruplara girin, kendinize ve onlara yardım edin.
Küçük küçük hoş karşılanacak, olumlu geribildirim alacağınız görevleri yerine getirin, komşulara yardım edin, gönüllü olun. Kendinizle gurur duymanın, başkalarından olumlu geribildirimler almaya başlamanın en pratik yöntemi budur.
8. Doğru ortamlarla olumlu düşüncelerinizi destekledikten sonraki etap, olumlulukları olabildiğince çok yaşam alanına taşımaktır.
a. Kendinize çok şey öğrenebileceğiniz rol modeller seçin. Seçtiğiniz rol modellerin jestlerini, mimiklerini, duruşlarını, davranışlarını, konuşma tarzını, çevreleri ile iletişimini gözlemleyin.
b. Sonrasında da kendi davranışlarınıza bir bakın? Aradaki farkları görün
c. Rol modellerinizin gözlemlediğiniz davranışları yapmaya çalışın. Öğrenmek önce taklit etmekten geçer. Özgün davranışlarınız sonrasında gelir.
d. Özgün davranışlarınız oluşana kadar buna devam edin.
9. Bakış açınızı değiştirin. Olumlu geribildirimlere imkân tanıyın. Başkaları hakkındaki inançlarınızla ilgili içgörü geliştirin. Olumlu inancınızı pekiştirecek kişilerle bir araya gelin.
Mahatma Ghandi’nin dediği gibi: “Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür. Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür. Duygularınıza dikkat edin;
davranışlarınıza dönüşür.”
İnanç, düşünce ve beklentilerin davranışlar üzerinde güçlü bir etkisi vardır. Bu etki sadece kendi davranışlarınız üzerinde değil, başkalarının da davranışları üzerindedir. Bu etki olumsuz inançlar, düşünceler, beklentiler için olduğu gibi olumlular için de geçerlidir.
İnançlarınızın, beklentilerinizin yaşam dinamiklerini etkileyeceğini bilin, olumlularının da olumsuzların da. O zaman kullanın bu gücü, kendinize, çevrenizdekilere, hayata olumlu beklentiler yükleyin.
Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
6 Temmuz 2022