Ahh ayrılık, ahh. Hangimizin başına gelmedi ki? Hangimiz kendimizi sudan çıkmış balık gibi hissetmedik hayatımızın bir döneminde? Hangimiz öfkeden çıldırmadık eski sevgilimize, eşimize? Biz takılıp kaldık, ama bir de baktık ki eski partnerimiz almış başını gitmiş, hayatını yeniden kurmuş ve mutluuuu. 😣😵😤
Aşkta partnerlerin birbirlerinin çıkarlarını en iyi şekilde koruyacağına inanırız hepimiz. Birisini sevebilmenin yolu güvenmekten geçer, ki güven aşk gibi hemen gelişebilecek bir duygu değildir, zaman alır. Partnerinize Zaman ve emekle geliştirdiğiniz bu güvenin günün birinde hem de hiç beklenmedik bir anda (gerçekten hiç mi duymadınız ayak seslerini? Bence bir dönüp bakın.) kuvvetle sarsılması elbette ki ilişkiniz bittikten sonra da öfkenizin sürmesine neden olur, hele de bu ayrılık kararı sizden gelmediyse.
Öfke, çok doğal bir duygudur, önemli olan neye neden öfkelendiğinizdir. Peki, sizce ayrıldığınız partnerinize aslında neden hala bu kadar öfkelisinizdir acaba? Bu soruya vereceğiniz cevap çok önemlidir.
Uzun sürecek olan öfke sizi üzmüş, sarsmış olan bir duruma takılıp kalmanıza, ilerleyememenize sebep olur. Hele bir de başkasına kızıp kendinize zarar verme davranış kalıbınız varsa, eski partnerinizin sizin ne kadar kötü durumda olduğunuzu görüp vicdan azabı çekeceği inancıyla öfkenizi ve öfkenizin silkelediği sizi inatla sürdürürsünüz. Eğer iyi olursanız, eski partneriniz yaptıklarının sizi ne kadar sarstığını anlamayabilir, hayatına kolayca devam edebilir ve en korkuncu sizsiz mutlu olabilir. Buna izin vermemek için öfkenizi beslemeye devam eder durursunuz. Eski partnerinin size neler yaptığını anlaması, vicdan azabı çekmesi için kötü kalmayı sürdürürsünüz. Bu kötü olmayı sürdürmenizin altında aslında eski partnerinizin pişmanlık yaşayıp tekrar bir araya gelmeniz için adımlar atması beklentisi şiddetle var olmayı sürdürür.
Peki, neden bu kadar zorlanırız biten ilişkimizi geride bırakmakta?
- Birden yalnız kalmışsınızdır.
Sıralamada en üst sıralardaki neden hayatınızı birisi ile paylaşırken (tabii o paylaşımın kalitesi tartışılır) birden televizyonda gördüğünüz bir sahneyi bile dönüp o an paylaşacağınız birisi kalmamıştır hayatınızda. Birden yalnızlaşıvermişsinizdir.
Aslında anlaşamadığınız, paylaşımın olmadığı, mutsuz olduğunuz bir ilişkide yalnız olmak yerine, artık hayatınızı istediğiniz gibi şekillendirme lüksüne sahip olduğuzun farkına varsanız, ne dersiniz? Bu hayat sizin. Arkadaşlarınızla görüşün, sizi mutlu edecek aktiviteleri alın hayatınıza, hobi edinin. Yanlış kişi ile birliktelik yaşayıp mutsuz olmaktansa bir süre kendi başınıza yaşayıp kendinizle mutlu olmak doğrusudur. Sonrasında nasılsa sizin de tekrar mutlu olacağınız ilişki gelecektir hayatınıza.
- Sosyal medya hesaplarını takip etmekten vazgeçin.
Bir ayrılık sonrasında ayrıldığınız partnerinizi sosyal medyadan takip etmek ya da daha serti “stalklamak” iyi bir fikir değildir. Bu alışkanlığınız bağlantıyı bir şekilde devam ettirmenize neden olur ve kesin elinizde patlar.
Bloklayın, arkadaşlıktan çıkartın. Görmeyin, duymayın, bilmeyin.
- İlişki sırasında çaba göstererek oluşturduğunuz o güven ciddi biçimde sarsıntıya uğramıştır.
Yaşadığınız gibi yanlış bir ilişki içinde güven sarsıntısı yaşamanız son derece normaldır. İlişkinin başlarında sizi el üstünde tutan, neredeyse bir dediğinizi iki etmeyen partneriniz, ilişki ilerledikçe sevgisini, ilgisini ve onayını sizden çektikçe, sizin de hem kendinize hem hayata hem de ilişkiye güveniniz ciddi biçimde zedelenmiştir elbette zaman içinde. Şimdi gerçek sizi tekrar hatırlama, kendinize, hayata ve genel anlamda ilişkilere güveninizi tamir etme zamanı.
- Ayrılık sonrası neredeyse sadece güzel zamanlar kalır aklınızda.
İlişkiler karmaşıktır. İlişkimizde sıkıntılı zamanlar yaşadığımızda hemen hepimiz problemleri gözardı edip kendimizi iyi hissetmek isteriz. İşte taa o zamanlardan kalan bir alışkanlıktır pembe gözlüklerle ilişkimize bakmak.
O gözlükleri çıkartıp gerçeklerle ne kadar çabuk yüzleşmeye cesaret ederseniz, o kadar az zorlanarak geçirirsiniz ayrılık sürecini.
- Sağlıklı ayrılığı öğrenmemişsinizdir.
Hayattaki en önemli öğrenimlerden birisi de sağlıklı olarak ayrılabilmek, o kişiyi bırakabilmek, gitmesine izin verebilmektir. Ya anne-babamız mutsuz bir evlilik içinde olmalarına rağmen boşanmamışlardır, ya yakın çevrenizde birisi boşanmak istediğinde “ yuvanı yıkma” nasihatlerini duymuşsunuzdur ya da televizyonda, kitaplarda, internette sevginin “seni asla bırakmam, ya benimsin ya toprağın” söylemlerini farkına varmadan devamlı duymuşsunuzdur. Bir ilişkiye başlanınca o ilişki ne pahasına olursa olsun sürdürmeyi öğrenmişsinizdir muhtemelen büyürken. Sistem böyle çalışmıyor. Mutsuz olduğunuz yerde ne siz ne de partneriniz kalmamalısınız. Sağlıklı bir şekilde ayrılmayı başarmalısınız.
- Her ikiniz de hata yapmışsınızdır mutlaka.
Kendimiz dahil herkesin hata yapabileceğini anlamak ve kabul etmek ilk adımdır. Sonrasında da öncelikle kendini affedebilmeli, hataları görüp öğrenebilmeli insan yaşadıklarından ve geride bırakabilmeli, takılıp kalmamalı, ilerlemeli. Siz en kıymetlisiniz. Kendinize iyi davranın.
- Sosyalliğin hayatınızın ve sağlığınızın kuralı olduğunu hatırlamakta fayda var.
Yalnız kalmayın, kendinizi izole etmeyin, arkadaşlarınızla görüşün, sosyalleşin. Aileniz, dostlarınız size sevgi ve şefkatleri ile iyi gelecekler. Sosyal aktiviteler odağınızı farklılaştıracak. Hadi hadi, kalkın yerinizden, çıkın dışarıya. İyi gelecek.
- Yalnız kalmaktan korkuyorsunuzdur.
Bu korkunuz eski partnerinize, aslında bitmiş olan ilişkinize takılıp kalmanıza neden olur. Dışarıda sizi bekleyen birçok yenilik var. Gezin, görün, öğrenin. Bekar olmaktan korkmayın. Bekarlığın keyfini çıkartın hazır fırsat varken. 😉
- Kapanışı yapamamış olabilirsiniz.
Eğer ilişkiniz sizin için tamamlanmamış, bitmemiş, kapanmamışsa, durumu doğru okuyamazsınız. Ayrılığı değiştiremeyeceğinizi, geçmişi geri getiremeyeceğinizi, olanı olmamış yapamayacağınızı görmenize engel olur kapanışı yapmamış olmanız. Sizin için halen devam eden bir süreç olarak algılarsanız ilişkinizi, partneriniz ilişkinin dışına çıkmış olması, ilişkiyi bitirmez sizin algınızda. İlişkinin aslında bitmediği, devam ettiği.yanılsamasını yaşarsınız. Bu da sizin durumu doğru okumanızı engeller. Kapanışı yapın. Devamlı tahminlerde bulunup kendinizce anlamlandırmaya çalışmayın. Bittiğini görün ve kabul edin. İyileşmeniz hızlanır.
- Isıtıp ısıtıp önünüze getirmeyin.
Filmi geri sarıp durmayın. Olayları devamlı baştan başlayıp düşünüp çözümler üretmeye, çevrenizden onay almaya çalışmayın. Nasıl haksızlığa uğradığınızın teyidini almak için çevrenizdekileri yormayın. O dönem geçmişte kaldı. Bırakın.
- Biten ilişkinizin aslında ne kadar güzel olabileceğini düşünüp yas tutmayın.
Karşılanmamış beklentiler, yaşanabilecek güzellikler, gerçekleşmemiş planları düşünüp kendinize eziyet etmeyin. Filmi geri sarıp tekrar oynatmak ve yapılmamışları değiştirmek erk alanınızda değil. Kabul edin, film bitti.
- Pişmanlıklarınızı demlendirmekten vazgeçin.
Ayrılmadan önceki her bir detayı, yaptığınız her bir seçimi düşünüp pişmanlık yaşamayın. Geçmişe yaşadıklarınızı değiştirmek için bakmayın, sadece varsa yanlışlarınız gelecekte tekrar etmemek için bakın. Öğrenin
- Sadece ilişki bitmez, o ilişkinin getirdiği sosyallik de sıkıntıya girer.
Elbette ki eski ilişkiniz beraberinde ciddi bir sosyal çevre de getirmiştir. İlişki bitince o sosyal çevre ile de bağımızın kopacak olması bizi ciddi biçimde sıkıntıya sokar. Aslında o çevre ile bağınızın kopmasına gerek yoktur, sadece farklılaşır. Eski sosyal çevreniz genellikle seçim yapar. Bazıları sizinle sürdürür ilişkisiniz, bazıları ise eski partnerinizle. Bunun doğal olduğunu kabul edin.
Kimse ayrılığın kolay olduğunu söyleyemez. Elbette ki hissettiğiniz acı gerçek. Durumun doğal eşleşeni olan üzüntünüzü yaşayın, yasınızı tutun. Ama iyileşmeye, geçmesine, nötralize olmaya izin verin. Doğru duyguları doğru dozda yaşamak için çaba gösterin.
Olumsuz duygularınızı bakıp besleyip gözetmeyin. Siz öfke ve acı içinde günlerinizi heba ederken eski partnerinizin yeni hayatında yola devam ettiğinin farkına varın lütfen.
Öfkenizle yüzleşin. Önemli olan öfkeniz değil, sizi neyin öfkelendirdiğini görmek ve oradaki yanlış tanımları düzeltmektir. Aslında özsaygınızı zedelemeyecek davranışları şahsi alıyorsanız, ayrılık dinamiğini kavrayamadıysanız, sahiplenmeniz nedeniyle hırsınıza yeniliyorsanız, tanımlarınızda hata var demektir. Öfkenizin yersiz olduğu ile de yüzleşin, farkına varın. Farkındalık önünüzdeki seçeneklerden kendiniz için sağlıklı ve doğru olanı seçmenizi sağlayacaktır. Düşüncelerinizi dikkatli bir şekilde dinlerseniz, aslında öfkelerinizi karşınızdakinin davranışının değil de sizin tanımlarınızın tetiklediğini görürsünüz.
Ayrılık sonrasında size ait olmayanları üstlenmeyin. Eski partneriniz sizi aldattıysa, bu siz eksik olduğunuz, o seçtiği kişi sizden daha iyi olduğu için olmadı. Eski partneriniz onun için bitmiş olan bir ilişkiyi bitirmeden başka bir ilişkiye geçtiği için yaşadınız bunları. Ya da eski partneriniz sizi, duygusal ihtiyaçlarınızı siz anlatmanıza rağmen anlayamadıysa, bu sizden değil eski partnerinizden kaynaklı bir durum. Eski partneriniz siz üstünüze düşenleri yapmanıza rağmen ailesi ile dengeleri kuramadıysa, bu sizden kaynaklı değil. Kişiselleştirmeyin. Kendi hatalarınızı görün ve bu hatalardan öğrenin sonraki ilişkiniz için, ama sizden kaynaklı olmayanları kişiselleştirmeyin.
İyileşmek için kendinize izin verin. İyileşmenin bir süreç olduğunun farkına varın. Bu süreçte kendinize iyi davranın. Sizi sevenlerin sizi sarıp sarmalamasına izin verin. Şımartın kendinizi. Gerekiyorsa profesyonel destek alın.
Ayrıldığınız partnerinize öfkelenmekten vazgeçin ve huzurunuz geri dönsün, Özgürleşin.
Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI
30 Temmuz2019